Aybala MELEK-Canberk ÖZTÜRK/ANKARA, (DHA)- CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, 'Terörsüz Türkiye' sürecine ilişkin, "AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak en başından beri hep siyaset üstü bir zeminde ele aldığımız bu süreci suhuletle menziline ulaştırmak istiyoruz. Milletimizin bizden beklentilerinin idrakiyle önümüze gelen konularda çözüm odaklı bir yaklaşım içinde olacağız. Samimi temennim odur ki, komisyondaki tüm partiler ve üyeler de bizimle aynı sorumlu ve duyarlı davranışı sergiler, daha yapıcı bir tutum takınırlar. Biz bu noktada ümitvarız. Komisyonun Türkiye için, Türkiye'nin güvenli geleceği için milletimizin birlik ve beraberliği için en doğru, en isabetli kararı vereceğine yürekten inanıyorum" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM'de partisinin grup toplantısında konuştu. Erdoğan, geçen hafta uçak kazasında şehit olan 20 asker ve yangın söndürme uçağının düşmesiyle şehit olan pilota rahmet dileyerek, "Kabine sonrası hitabımızda da belirttiğim gibi uçağımızın düşüş sebebinin tespitine yönelik incelemeler, titizlikle ve çok yönlü bir şekilde yapılıyor. Uzman ekiplerimizin değerlendirmeleri neticesinde ulaşacağı bilgileri, Milli Savunma Bakanlığımız kamuoyuyla paylaşacaktır. Yine 8 Kasım'da Kocaeli Dilovası'nda meydana gelen yangın felaketinde vefat eden 7 emekçi kardeşime de Allah'tan rahmet, geride kalanlara sabırlar diliyorum" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul'da hayatını kaybeden Böcek ailesiyle ilgili, "Soruşturma büyük bir hassasiyetle yürütülmektedir. 2 hafta içinde 11 canımızı yitirdiğimiz her iki olayda ihmali, hatası, kusuru veya kastı olan kim varsa, bunlar tek tek tespit edilecek ve kimsenin gözünün yaşına bakılmayacaktır" diye konuştu.

'İHRACATIMIZ TARİHİN EN YÜKSEK SEVİYESİNE ULAŞTI'

2025 yılı 3'üncü çeyrek istatistiklerine göre mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranının yüzde 8,5 seviyesinde gerçekleştiğini kaydeden Erdoğan, "Aynı çeyrekte iş gücümüz 35 milyon 568 bine, istihdamımız da 32 milyon 558 bine yükseldi. 29 aydır işsizlik oranımız tek hanede seyrediyor. Yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve sürdürülebilir büyüme üzerine bina ettiğimiz ekonomi programımızın neticelerini alıyoruz. Turizmde bu sene hem ziyaretçi sayısı hem de gelirde rekor kıracağımız anlaşılıyor. İhracat tarafında da hamdolsun oldukça güçlü gidiyoruz. Geride bıraktığımız son 30 ayın 22'sinde mal ihracatımızı artırdık. Temmuz ayında 24 milyar 911 milyon dolarla Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdık. 2025 yılı Ekim ayında ihracatımız yüzde 2,3 artışla 24 milyar dolar olarak gerçekleşti. Ekim 2025 itibarıyla yıllıklandırılmış ihracatımız 270,2 milyar dolarla tarihin en yüksek seviyesine ulaştı. Yılın ilk 9 ayında hizmet ihracatımız 91,9 milyar doları, hizmet ticareti fazlamız ise 48,8 milyar doları buldu" dedi.

Babacan: Artık somut adımlar atmanın vakti geldi, geçiyor
Babacan: Artık somut adımlar atmanın vakti geldi, geçiyor
İçeriği Görüntüle

'SADECE İŞ VE ESER ÜRETECEĞİZ'

2024'te 379 milyar dolar olan mal ve hizmetler ihracatının 2025 yılı sonunda 390 milyar dolara çıkarılmasının hedeflendiğini belirten Erdoğan, "Eylül ayı itibarıyla bu seviyenin aşılmış olduğunu tahmin ediyoruz. Milletçe hepimizi sevindiren bu gelişmelerin hayırlı olmasını diliyorum. Eylül ayı itibarıyla bu değerlendirmeler, bu şekilde devam ederken; Türk ekonomisinin akıncı beyleri olan ihracatçılarımızı inşallah her alanda desteklemeye devam edeceğiz. Önümüzdeki dönemde başta sanayicilerimiz ve KOBİ'lerimiz olmak üzere, reel sektörümüzle istişarelerimizi yoğunlaştıracağız. İş dünyamızın, esnafımızın, tüccarımızın, üreticimizin sesine daha fazla kulak verecek ekonominin kalbi olan bu kesimlerle daha sık bir araya geleceğiz. Bu başarıları bölgemizde yaşanan sıcak çatışmalara ve gümrük tarifeleri üzerinden yürüyen ticaret savaşlarına rağmen elde ettiğimizi de özellikle hatırlatmak istiyorum. Bir kez daha ihracatçı kuruluşlarımızı, iş insanlarımızı, işçilerimizi ilgili bakanlarımız ve bürokratlarımızı emeklerinden ötürü kutluyor, ülkem ve milletim adına kendilerine şükranlarımı sunuyorum. Milletimize tek şunu söylüyoruz; biz laf üretmeyeceğiz. 'Sadece iş ve eser üreteceğiz' diyoruz. 'Allah'a hamdolsun' diyor, bu sözümüzün de daima arkasında duruyoruz. İşte en son Adıyaman'da 350 bininci afet konutunun anahtarlarını hak sahibi kardeşlerimize teslim ettik. Böylece konutlarımızın yüzde 78'ini tamamlamış olduk. Depremzedelerimizi, yeni yuvalarına kavuşturmak için 3 bin 481 şantiyede 200 bin mimar, mühendis ve işçi kardeşimiz 7 gün 24 saat esasıyla gece gündüz demeden çalışıyor. Bu rakamların ne manaya geldiğini işin ehli olanlar gayet iyi biliyor" diye konuştu.

'TÜKENMİŞLİK SENDROMUNDAN KURTULMASINI TEMENNİ EDİYORUM'

Erdoğan, "CHP Genel Başkanı ve yol arkadaşları, siyaset namına sadece yalan üretirken sadece polemik üretirken biz 2 saatte 23, günde 550 yeni konut üretiyoruz. Bizler iktidar ve ittifak olarak, ülkeye hizmet için, millete hizmet için, sorunları çözmek için koştururken ana muhalefet cenahı, kendi ikballerinin, kendi hırslarının, kendi şahsi hesaplarının peşinde koşuyor. Bizimle yarışacak hizmet desen yok. Bizimle aşık atacak eser desen yok. Bizim ufkumuzu açacak öneri desen yok. Milletin sorunlarına çözüm üretecek vizyon desen o da yok. Peki, bunların yerine ne var? Bolca hakaret var, küfür var, siyasi nezaketsizlik var. Tehdit ve zorbalıkla, aykırı her sesi susturma çabası var. Dün baktım, yine bizi taklit etmişler. Grup toplantısında bir video izletmişler. Tabii ortada millete gösterilecek tek bir eser ve hizmetleri olmayınca ellerinde sadece yolsuzluk dosyaları kalıyor. Allah var, CHP'lilerin yolsuzluk, rüşvet, irtikap dosyaları üzerinden giderlerse videosunu yapacak malzeme bulmada hiç sıkıntı çekmezler. Baklava kutularından para kulelerine, villalardan valizlere kadar onlara en az birkaç sene yetecek malzeme var. Allah akıl fikir versin diyorum. Türkiye'nin ana muhalefet partisinin, bu tükenmişlik sendromundan süratle kurtulmasını temenni ediyorum" dedi.

'BİZ BU DAVADA SADECE ADALETİN SAMİMİ DUACISIYIZ'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti'nin yelkenlerinin milletin rüzgarıyla dolduğunu dile getirerek, şunları söyledi: "Türkiye'nin son çeyrek asrına damga vuran siyasetimiz, gücünü milletten almış, aziz milletimizin duası ve desteğiyle bugünlere ulaşmıştır. Bu güçle nice badireleri salimen atlattık. Hile ve kumpasları bu güçle aştık. Darbe ve vesayet heveslerini boşa çıkarttık. Yargıyı siyasi bir kondisyon alanı olmaktan yine biz kurtardık; ama 23 yıllık bu çabalarımızda karşımızda statüko bulduk. Karşımızda statükonun temsilcisi, CHP'yi bulduk. İmtiyazlarını kaybetmek istemediler. Milletle yargı önünde eşitlenmek istemediler. Tarafsız ve bağımsız yargıyı bir türlü kabullenemediler. Daha düne kadar yargıyı yedek kuvvet gibi kullananlar, bugün İstanbul'a ve şehrin kaynaklarına karabasan gibi çöken bir suç şebekesinin hukuki akıbetini hiç utanmadan siyasi kumpas olarak yaftalıyorlar. CHP Genel Başkanı'nın niçin bizi ısrarla ve inatla bu davaya taraf yapmak istediğini anlayamıyoruz. Bu davanın avukatlığı, Sayın Özel'e hayırlı uğurlu olsun. Şebekenin başıyla aralarındaki vekalet ilişkisi zaten biliniyordu. Ancak Sayın Özel şunu unutmasın; biz ne partilerinin içindeki mikro iktidar savaşlarının ne de yüz kızartıcı ithamlarla dolu bu davanın tarafıyız. Biz bu davada sadece adaletin samimi duacısıyız. Talep ve beklentimiz; adil ve tarafsız bir yargılamayla gerçeklerin bir an önce ortaya çıkarılması, suçu sübut bulanlardan hukuk önünde hesap sorulmasıdır."

'YARGI MENSUPLARIMIZIN YANINDAYIZ'

Erdoğan, "Bu hesap siyasi hokkabazlıkla kapatılamaz. Bu hesap inkarla, pişkin hırsız misali suç bastırmakla kapatılamaz. Bu hesap 'en iyi savunma saldırıdır' kurnazlığıyla kapatılamaz. Bu hesap, yargı mensuplarını hedef alarak da kapatılamaz. Bir yandan hak, hukuk, adalet serenatları yapıp, diğer taraftan adaleti nalıncı keseri gibi kendinize yontamazsınız. Evet, bu davanın bir numaralı sanığı sizin belediye başkanınız veya başkanlarınızdır. Sadece o değil. Bu davanın ihbarcıları da sizin adamınız, itirafçıları da sizin adamınız. Biz bu davanın hiçbir yerinde yokuz ve olmadık. Ana muhalefet partisinin bu davayı en başından beri siyasallaştırmaya gayret ettiğini, iddiaların vahamet ve ciddiyetini bilerek sulandırmaya çalıştığını milletimiz gibi biz de görüyoruz. Ancak yargı mercilerini kendi doğal mecralarında yasal ve anayasal sınırlar içinde çalışır halde tutmak müşterek hassasiyetimiz olmalıdır. Açık ve net söylüyorum; görevini yapan yargı mensuplarına ve yargının meşruiyetine bu kadar acımasızca saldırmanın, bunları örselemenin kimseye bir faydası olmaz. CHP yönetiminin giderek çirkinleşen, giderek hırçınlaşan üslubunu hiç kimseye değil, aziz milletime havale ediyorum. Devletin başı olarak işini yapan, işini doğrulukla yapan, kanunlar ve nizam çerçevesinde cesaretle yapan bütün yargı mensuplarımızın yanındayız. Ana muhalefet partisi genel başkanının artık oturduğu koltuğa yakışır bir olgunlukla hareket etmesini bekliyoruz. Sizlerden de CHP'nin saldırgan diline prim vermemeniz, bunların oyunlarına asla aldanmamanızı rica ediyorum" diye konuştu.

'HİÇBİR ÜLKENİN TOPRAKLARINDA GÖZÜMÜZ YOKTUR'

Gençlere seslenen Erdoğan, "Unutmayın devletlerden bir devlet değiliz. Biz, milletlerden bir millet değiliz. Selçuklu ve Osmanlı gibi iki büyük cihan devletinin mirasını ve tecrübesini; kanında, canında, ruhunda, zihninde hala diri tutan bir milletin fertleriyiz. Bizim millet olarak kökleri milattan önceki asırlara giden bir ordu tecrübemiz var. Bizim devlet kurma, devlet idare etme tecrübemiz var. Bizim medeniyetler inşa etme tecrübemiz var. Tarih bize son derece tabii olarak sahip olduğumuz tecrübelerle bir miras yüklüyor. Biz, bir gece yatıp sabah bütün kardeşlik hukukundan, mirasından, mesuliyetlerinden azat olmuş bir millet olarak uyanamayız. Bu mümkün değil. Hiç kimse bu sözlerimi farklı yerlere çekmeye yeltenmesin. Her zaman ifade ediyorum, bizim hiçbir ülkenin topraklarında gözümüz yoktur. Olamaz. Hiçbir ülkenin içişleri bizi ilgilendirmez. Her ülkenin bağımsızlığına sonsuz derece saygılıyız. Ancak bizim ecdadımızdan gördüğümüz üzere gönül coğrafyamıza, insanlığa, insani değerlere sırtımızı dönme lüksümüz yok" dedi.

'ADALETİN MÜCADELESİNİ VERİYORUZ'

Erdoğan, şöyle devam etti: "Biz 2002'de iktidara geldiğimizde dedik ki kimsenin toprağında gözümüz yok. Kimseye husumetimiz yok; ama gönül coğrafyamızla tekrar muhabbetle kucaklaşacağız dedik. Türkiye'nin yıllar boyunca sırtını döndüğü, unutmaya ve unutturmaya çalışılan o gönül coğrafyamıza biz tekrar, bir tarihi vazife olarak yüzümüzü döndük. Biz ülkemizin sınırları içinde kalacağız, o sınırları kanımızla, canımızla muhafaza edeceğiz ama 'bizim gönül coğrafyamıza hiç kimse hudut biçemez' dedik. Bize, on yıllar boyunca aynı masalı anlattılar. Bugün de aynı masalı ısıtıp ısıtıp, önümüze getiriyorlar. Neymiş efendim? Araplar, bizi sırtımızdan vurmuş. Hadi oradan. On yıllar boyunca Acem'e, Arap'a, Müslümanlara, tarihi coğrafyamıza, gönül coğrafyamıza, dostlarımıza, kardeşlerimize sırtlarını döndüler, sermayeyi bile renklere ayırdılar. Amerika, Avrupa, Rusya, Çin, bizim gönül coğrafyamıza yatırım yaparken oradan yatırım çekerken içeride bir çete; Arap sermayesi diyerek, yeşil sermaye diyerek, irtica diyerek bizi sırtımızdan vurdular. Bu yalanı söyleyerek Türkiye'ye en büyük kötülüğü yaptılar, en büyük zararı verdiler. Onlar devasa yolsuzluğun, pisliğin, bataklığın üzerine örtmeye çalışırken biz pergel gibi bir ayağımız Ankara'da, diğeriyle bütün dünyayı, bütün gönül coğrafyamızı karış karış dolaşıyor, barışın, huzurunun, adaletin mücadelesini veriyoruz."

'HEM SURİYE'Yİ HEM TÜRKİYE'Yİ BİRLİKTE BÜYÜTECEĞİZ'

Erdoğan, bir yandan asrın en büyük felaketi 6 Şubat depreminin yaralarını sararak 350 bin konutu inşa edip, halk sahiplerine teslim ettiklerini diğer taraftan da Filistin'de mazlumların yanında durduklarını kaydederek, "Ukrayna'da barış için çabalıyor, Sudan'da akan kanı durdurmaya çalışıyoruz. Tüm dünyanın, bunun yanında Türk dünyası, İslam aleminin nerede bir mazlum ve mağdur varsa tüm imkanlarımızla dost ve kardeşlerimizin yanındayız. Bunu yapmazsanız; tarihe ihanet etmiş olursunuz. Bunu yapmazsanız, ecdadın size yüklediği mirasa haksızlık etmiş olursunuz. Bunu yapmazsanız Türkiye'yi büyütemez, 'Türkiye Yüzyılı'nı hayata geçiremez, sofradaki ekmeği çoğaltamazsınız. Bakın bu aziz millet, katliamdan kaçan milyonlarca Suriyeli ile kucaklaştı. İnsafı, vicdanı, kalbi olmayan insanlıktan nasibini alamamış canileri kışkırtmalarına rağmen bu aziz millet, sabırla misafirlerine sahip çıktı. Bu CHP değil miydi, 'Biz gelir gelmez Suriyelileri tekrar memleketlerine göndereceğiz' diyen. Ne oldu? Böyle bir şey yapabildiler mi? Yine Suriyeli kardeşlerimiz, şu anda bizim misafirimiz olarak topraklarımızda kalıyor. 1 yıl önce Suriye'de o mazlumlar devrim yaptılar. Devrimi Suriyeliler yaptı; ama bu aziz millet, o devrim sayesinde bir kez daha şerefine şeref kattı. Ensar ruhuyla o muhacirlere sahip çıktığımız için biz şereflendik. Suriye devriminin gerçekleşmesini sağladığımız için şereflendik. Şimdi misafirlerimiz kendi vatanlarına dönüyorlar. Dönerken bize ve milletimize dua ediyorlar. Şam'ın, Halep'in, Hama'nın, Humus'un, Lazkiye'nin sokaklarında Türkçe ikinci dil olarak konuşuluyor. Suriye'nin kalıcı huzura, refaha, emniyete kavuşması için girişimlerimiz sürüyor. Suriye'nin yeniden imarında inşasında da inşallah yine kardeşlerimizin yanında olacak hem Suriye'yi hem Türkiye'yi birlikte büyüteceğiz. Suriye'nin güvenliği unutmayın, bizim güvenliğimizdir. Filistin'in, Sudan'ın, Azerbaycan'ın, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin, Irak'ın, İran'ın, Ukrayna'nın güvenliği, bizim güvenliğimizle doğrudan bağlantılıdır. Ufku dar olanlar, bu vizyonu asla anlayamazlar. TİKA'yla, Yurt Dışı Türkler Başkanlığımız ile Kızılay, Diyanet İşleri Başkanlığı, Maarif Vakfı, Türk Hava Yolları'yla yardım kuruluşlarımızla, iş adamlarımızla, müteahhitlerimizle Allah'a hamdolsun bugün dünyanın her yerinde varız, her yerinde varlık gösteriyoruz. Hem elimizi uzatıyor hem el uzatanların elini tutuyoruz" dedi.

'BİZ YIKMAK İÇİN DEĞİL GÖNÜLLER YAPMAK İÇİN ORADAYIZ'

Erdoğan, sömürmenin peşinde olmadıklarını vurgulayarak, "Biz hiç vermeyip, sürekli alanlardan değiliz. Biz gayrıinsani, gayrıvicdani hesaplar içinde değiliz. Biz Selçuklu'nun torunlarıyız, biz Osmanlı'nın torunlarıyız. Biz yıkmak için değil, gönüller yapmak için oralardayız. Biz rahmete, berekete gönülden iman etmiş bir milletiz. Parti olarak böyle bir kadroyuz. Afrika'ya, Asya'ya, Latin Amerika'ya hemen yanı başımızdaki mazlum coğrafyalara ulaşmaya çalışırken çalmak, çırpmak, yağmalamak, sömürmek için değil muhabbetle kucaklaşmak için giden insanlarız. Tam 23 yıldır işte böyle bir imanla, böyle bir misyonla, böyle bir anlayışla hareket ediyoruz. Biz meselelere gönül gözüyle bakıyoruz. Onun için de Rabbimiz yolları açıyor. Gözümüzü ufuktan hiçbir zaman ayırmadık. Kardeşlerimize sahip çıkmaktan hiçbir zaman vazgeçmedik. Bundan sonra da böyle devam edeceğiz. Bu imanla, bu şuurla, bu samimiyetle devam ettiğimiz müddetçe inşallah çok daha fazla kapı açılacak. Hem Türkiye büyüyecek hem de coğrafyamız huzura, emniyete, selamete kavuşacaktır. Gençler, kimsenin ne dediğine ne söylediğine bakmayacağız. Bizim ufkumuz dar değil, çok geniş. Biz milletle aynı ufka bakıyoruz. Biz milletle aynı gönül coğrafyasında yaşıyoruz. Kimileri burunlarının ucunu dahi göremezken, biz şuradan Meclis'in penceresinden baktığımızda yanı başımızdaki Altındağ'ı da Sincan'ı da görüyor; Gazze'yi, Bakü'yü, Buhara'yı, Şam'ı, Kudüs'ü ve çok daha uzakları görüyoruz. Tüm bunları aynı zamanda şunun için de söylüyorum; Türkiye evinin içini düzelttikçe iç barış ve huzurunu güçlendirdikçe, iç cephesini tahkim ve takviye ettikçe, dışarıda da güç kazanmış itibar ve nüfus kazanmıştır. İçeriği sağlama aldıkça dışarıda daha rahat hareket ettik. İçeride kronik sorunlarımızı çözdükçe, dışarıda sorun çözme kabiliyetimizi geliştirdik. Böylece 23 yıl gibi kısa süre içinde Türkiye'yi bölgesinin parlayan yıldızı haline getirdik" diye konuştu.

'TERÖRSÜZ TÜRKİYE SÜRECİNDE CESARET VERİCİ İLERLEMELER KAYDETTİK'

Türkiye'nin daha büyük bir atılımın, büyük bir şahlanışın eşiğinde olduğunu söyleyen Erdoğan, "Terörsüz Türkiye süreciyle inşallah ülkemizi yarım asırlık bir prangadan; kanını, canını, kaynaklarını, enerjisini emen büyük bir beladan kalıcı olarak kurtaracağız. Ne yapıyorsak, bunun için yapıyoruz. Atacağımız adımları, çok büyük bir titizlikle planlıyoruz. Omuzlarımızda 86 milyonun mesuliyetini ve kutsal emanetini taşıdığımızın bilinciyle davranıyoruz. AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak işte bu samimi çabanın, işte bu samimi gayretin içindeyiz. Terörsüz Türkiye sürecinde hamdolsun bugüne kadar gayet olumlu, umut ve cesaret verici ilerlemeler kaydettik. Bilhassa Gazi Meclis'imizin çatısı altında, oldukça geniş bir katılımla Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun kurulmasıyla süreç hem toplumsal bir boyut kazandı hem de çok farklı bir ivme yakaladı. Bugüne kadar iç dünyasından insan hakları kuruluşlarına, akademi mensuplarından, sendikalara, emekli askerlerimizden şehit ve gazi derneklerimize milletimizi temsil eden tüm katılımcılar komisyon tarafından dinlendi, görüş ve önerileri dikkatle not edildi. Meclis Başkanımız, maruz kaldığı hadsizliklere ve edepsizliklere rağmen komisyonun bütün bu kıymetli çalışmalarına başarıyla riyaset etti. DEM Parti heyeti ve grubu aynı şekilde gayet sağduyulu bir tavır içinde oldu. Cumhur İttifakı ortağımız Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli de ilk günden itibaren yaptığı cesur, ufuk açıcı, yol gösterici açıklamalarıyla sürecin bugünlere gelmesine eşsiz katkılar sağladı. Biz de gerek hükümet gerekse parti olarak son derece hassas bir çizgide yürüyerek sürece mihmandarlık yaptık. Sorumluluğumuz çerçevesinde ve hukuk dairesinde ne gerekiyorsa onun yerine getirilmesinde asla imtina etmedik" dedi.

'TERÖRDEN TAMAMEN KURTULMANIN VAKTİ ÇOKTAN GELMİŞTİR'

Erdoğan, bu süreçte birçok sabotajı savuşturduklarını kaydederek, "Bütün bunlarla beraber, dün komisyonumuz 17'nci toplantısını gerçekleştirdi. Milli Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı ile MİT Başkanı; komisyonu ve milletvekillerimizi gelinen son aşamayla ilgili detaylıca bilgilendirdi. Sürecin selameti açısından yapılmasında fayda görülen hususlar komisyon üyeleriyle açık yüreklilikle paylaşıldı. Tüm ikbalini sürecin akim kalmasına bağlayanlara inat, komisyonun fikir ve hedef birliği içinde çalışmasını son derece kıymetli buluyorum. Komisyonun 'Terörsüz Türkiye' süreciyle birlikte; ülkemiz demokrasisine birlik ve beraberliğimize, toplumumuzun farklı kesimleri arasında diyalog ve empatinin güçlendirmesine yaptığı katkıları takdirle karşılıyor, Meclis Başkanımızı ve komisyon üyelerimizi canı gönülden tebrik ediyorum. Dünkü değerlendirmeler ışığında müteakip toplantının cuma günü yapılmasına karar verildiği anlaşılıyor. Komisyonun sonraki oturum dahil bundan sonraki süreci de aynı yapıcı, sağduyulu ve özellikle uzlaşmacı anlayış temelinde sürdüreceğine inanıyorum. Bir defa şu gerçeğin hepimiz farkındayız; Türkiye'nin sırtında adeta büyük bir belaya dönüşen terör musibetinden tamamen kurtulmasının vakti artık çoktan gelmiştir. Verilen mücadeleyi, ödenen bedelleri, çekilen çileleri; Terörsüz Türkiye'yle taçlandırmamız gerekiyor. Bunun sorumluluğu herkesten ve her şeyden önce 86 milyonu temsilen bu yüce çatı altında görev yapan siz milletvekillerimin omuzlarındadır" diye konuştu.

'86 MİLYON OLARAK HEP BERABER BAŞARACAĞIZ'

Erdoğan, bu süreçte milletvekillerine de önemli görevlerin düştüğünü belirterek, şöyle devam etti: "Terörün açtığı yaraları, kardeşlik merhemiyle sarmış güçlü bir Türkiye'nin inşasında yalnızca ülkemizin değil; bölgemizin de geleceğini şekillendirecek huzur, refah ve barış ikliminin kökleşmesine, hepimize, Meclis'teki her bir milletvekiline, millete karşı mesuliyet duygusu taşıyan tüm siyasi partilere çok önemli görevler düşüyor. AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak en başından beri hep siyaset üstü bir zeminde ele aldığımız bu süreci suhuletle menziline ulaştırmak istiyoruz. Milletimizin bizden beklentilerinin idrakiyle önümüze gelen konularda çözüm odaklı bir yaklaşım içinde olacağız. Samimi temennim odur ki; komisyondaki tüm partiler ve üyeler de bizimle aynı sorumlu ve duyarlı davranışı sergiler, daha yapıcı bir tutum takınırlar. Biz bu noktada ümitvarız. Komisyonun Türkiye için, Türkiye'nin güvenli geleceği için, milletimizin birlik ve beraberliği için en doğru, en isabetli kararı vereceğine yürekten inanıyorum. 86 milyonu el ele veren, birlik ve dayanışma bayrağımızı hep birlikte yücelterek önce 'Terörsüz Türkiye' ve ardından terörsüz bölge hedeflerimize er ya da geç ulaşacağımızdan hiçbir şüphe duymuyorum. Son söz olarak şunu da tüm samimiyetimle ifade etmek istiyorum; biz ülkemizin ve milletimizin menfaatini her türlü çıkarın üzerinde gören bir kadroyuz. Çeyrek asır boyunca hep 'Önce milletim, önce memleketim' dedik. Bu ülke için yeri geldi elimizi, yeri geldi tüm gövdemizi taşın altına koyduk. 'Terörsüz Türkiye' sürecinde de aynı öz güvenle, millet ve memleket aşkıyla hareket ediyoruz. Parti ve ittifak olarak tek bir gayemiz var; o da milletimizin böğrüne saplanan bu kanlı hançeri ebediyen çıkarmaktır. Buna daha önce hiç olmadığımız kadar yakınız. Allah'ın izniyle milletimizin duasıyla bunu başaracağız. 86 milyon olarak inşallah bunu hep beraber başaracağız. Şunu herkes bilsin, anlasın; 'Niyet hayır, akıbet hayır' düsturuyla çıktığımız bu yolculukta sonuçta kazanan Türkiye olacak, milletimiz olacak, kazanan mutlaka kardeşlik olacaktır. Türk, Kürt, Arap, Alevi, Sünni, Şii fark etmeksizin kazanan bölgemizdeki tüm halklar, tüm kardeşlerimiz olacaktır. Cenabıallah bizlere hayırlı bir sonuç nasip etsin. Rabbim umduklarımıza bizleri nail eylesin. Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler diyorum. Sizlere veda etmeden önce AK Parti Grubumuzun, Genel Kurul ve komisyon faaliyetlerine eksiksiz katılımının önemini bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Unutmayınız; hepimiz bu çatı altında milletimize hizmet etmek için bulunuyoruz. Bu görevimizi en güzel şekilde yerine getirmekle mükellefiz. Şayet görevin ifası noktasında bir aksama, tavsama veya özensizlik olursa bunun vebalini hiçbirimiz kaldıramayız." (DHA)

Kaynak: DHA