Kübra SONKAYA-Emirhan YÜZÜGÜLDÜ/ANKARA, (DHA)- ANKARA'da doğuştan görme engelli Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Mustafa Musa Beydoğan (38), Avrupa Birliği (AB) projesi kapsamında ilk kez 2016'da yurt dışına çıkarak Belçika'ya gitti. Bu ziyaretin ardından Beydoğan'ın yurt dışı seyahatleri tutkuya dönüştü. Beydoğan, geçen sürede 17'si eşi ve kızıyla olmak üzere toplam 41 ülke gezdi.

Ankara'da yaşayan doğuştan görme engelli Mustafa Musa Beydoğan, Ankara Cumhuriyet Lisesi'nin ardından Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde lisans ve yüksek lisansını tamamladı. Mezuniyetinin ardından 15 sene Kalaba Meslek ve Teknik Anadolu Kız Lisesi’nde öğretmenlik yapan Beydoğan, ardından Halk Eğitim Merkezi'nde görev yapmaya başladı. Beydoğan, AB projesi kapsamında ilk kez 2016'da yurt dışına çıkarak Belçika'ya gitti. Bu ziyaretin ardından Beydoğan'ın yurt dışı seyahatleri tutkuya dönüştü. 3 yıl önce Türkçe Öğretmeni ve Çocuk Edebiyatı Yazarı Arzu Beydoğan ile hayatını birleştiren Musa öğretmen, seyahatlere artık 2 yaşındaki kızı Belis ve eşiyle çıkıyor. Beydoğan, geçen sürede 17'si eşi ve kızıyla son 3 yılda olmak üzere bugüne kadar toplam 41 ülke gezdi. Beydoğan ve ailesi anılarını 'Nereye Uçuyoruz' isimli YouTube kanalında paylaşıyor.

'KENDİ ROTAMDA YÜRÜMEYİ ÖĞRENDİM'

Bakan Yerlikaya: 474 bin 18 Suriyeli kardeşimiz ülkelerine geri dönüş yaptı
Bakan Yerlikaya: 474 bin 18 Suriyeli kardeşimiz ülkelerine geri dönüş yaptı
İçeriği Görüntüle

Beydoğan, 40 günlükken görme engelli olduğunun fark edildiğini belirterek, "Tabii ailem ilk önce göz tedavim için çaba içerisine giriyor ama sonuç değişmiyor. İlk önce öğretmen lisesini kazandım. Okulun müdürü, kör olduğum için benim o okulu okuyamayacağımı ifade etti. Ben de öğretmen olmak istemiyordum esasında, daha farklı planlarım vardı; 'Öğretmen olmak isteyen kim dedim' ve Ankara Cumhuriyet Lisesi'nde öğrenci oldum. Sonra 2005 yılında Gazi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyat Öğretmenliğini kazandım. Aslında bu tesadüf bir yerleşmeydi benim adıma. 15 yıl bir kız meslek lisesinde edebiyat öğretmenliği yaptım. Yüzlerce, binlerce kadının hayatına dokunduğumu ve onların yollarına kılavuz olduğumu düşünüyorum. 2016 yılında gezme tutkumu yavaş yavaş keşfettiğim bir süreci yaşadım. Bir Avrupa Birliği projesine gidecektim ve tek başımaydım. Sadece şunu iyi biliyordum; bir kör olarak çok iyi telefon kullanabiliyordum. Dolayısıyla navigasyon ve diğer taksi çağırma uygulamaları, otel ayarlama uygulamaları, uçak bileti alma uygulamaları gibi uygulamaların tamamına hakimdim. O yolculukta Paris'te yaşayan teyzemi ziyaret etmiştim. Teyzem bana bir kart ayarlamıştı; Paris'te sınırsız ulaşım kartı. Teyzemin hastalığı olduğu için bana eşlik edememişti maalesef. O yolculuk boyunca insanlarla ilişki kurmayı ve kendi rotamda yürümeyi öğrendim. Ondan sonra bu bir tutkudur başladı" dedi.

'GÖRENLERİN YAZILARINI OKUYUP ONLARIN GÖZLERİYLE GÖREBİLİYORUM'

İlk seyahatinin ardından Hindistan, Pakistan, Nepal, İran gibi ülkelere gittiğini ifade eden Beydoğan, "Tayland, Malezya, Singapur aynı gezi içerisindeydi. Bu bir tutku haline geldi. Ertesi yıl bambaşka ülkelere gitmeye başladım. Tek başıma organize ettiğim ilk ülkelerdi bunlar. Sonra Japonya, Güney Kore ve Filipinler. Bütün yolculuğu baştan sona kendim ayarlamıştım. Daha sonraki yıllarda benzer bir şekilde Avrupa turu yaptım. Yapayalnız gittiğim bir Balkan turu vardı. Spontane gelişen gezilerim oldu. İnsan bir şeyleri yapabildiğini fark ettiği zaman kendi iç yolculuğuna çıkıyor. Ve aslında kendisini tamamlamaya başlıyor yolculuklarda. Her insandan bambaşka şeyler görüyoruz. Her yemekte başka bir lezzet alıyorsunuz. Evet tarihi lokasyonları görmüyorum ama onun içinde olmak, örnek veriyorum; Eyfel Kulesi'nin tepesindeyken ben kesinlikle oradan Paris manzarasını görmüyorum ama Paris manzarasını gören insanların yazılarını okuyup onların gözleriyle dünyayı görebiliyorum. Dünyanın en ikonik noktalarında var olmak da güzel bir şey. İlle de bir şeyleri görmek zorunda değilsiniz. Herkes bu dünyada bir gezgin olarak kendi payını alır. Ben de bu dünyada gezilerimde kendi payıma düşeni alıyorum. Benim için de bambaşka bir şey" ifadelerini kullandı.

'EŞİM GÖREBİLEN BİR İNSAN OLARAK ANLATIYOR'

Kızıyla yeniden aynı ülkelere giderek bir de onun gözünden dünyayı görmek istediğini vurgulayan Beydoğan, "Eşimle evleninceye kadar 22 ya da 23 ülke gezmiştim. Ondan sonra üzerine bir 17-18 ülke ekledik. 41 ülke oldu. Eşim de 8 ülke gezmişti, 22'de o eklemiş galiba 30 oldu. Bazı yerleri tekrar tekrar gezmek durumunda kaldık beraber. Kızımız 2 yaşında ve 17 ülke gördü. Biz hayatımıza çocuğumuzu adapte ettik. Odak noktamız ilk önce kendimiz, sonra ailemiz. Ve kendimizin mutlu olabileceği yerde çocuğumuzun da mutlu olacağını düşündük. Ve çocuğumuzu hiçbir zaman yanımızda eksik etmedik. O büyüyünceye kadar bir şeyleri ertelemedik. Çünkü hayatın yarını yok. Bir YouTube kanalımız var; bu kanalda aslında gittiğimiz ülkelerin küçük tanıtımlarını yapıyoruz. Bu bizim için aslında bir anı kütüphanesi. Kör birisinin de gezgin olabileceğini, kör birisinin gözünden dünyayı algılamak için bu sayfayı önemsiyorum. Eşim görebilen bir insan olarak anlatıyor. Aslında ikimizin de ortak faydaları orada ortaya çıkabiliyor. Birlikte yaşama becerisini, birlikte yaşama kültürünü de aslında ortaya koyuyoruz. Kesinlikle dünyanın tamamını görmek derdindeyim. Kızımla şimdiye kadar gezdiğim ve bundan sonra gezeceğim ülkeleri, onun kendi iradesi oluştuğunda tekrar bir de onunla görmek istiyorum. Çünkü bir de onun gözünden dünyayı görmek isterim" diye konuştu.

'BAZI ŞEYLERDE GÖZÜ KARA OLMAK ÇOK DOĞRU'

Arzu Beydoğan ise gezerken gördüğü yerleri eşine betimlediğini belirterek, "Biz gerçek anlamda bir ekip ruhuyla hareket ediyoruz. Bunu sadece gezilerimiz için düşünmeyin. Bütün hayatımızda aynı şey geçerli. Aslında insanlar şey düşünür; yola çıkmak için bebek çok küçüktür, işte yolda hastalanır, başımıza bir şey gelir. Ama ben bunların hiçbirini taşımıyorum. Çünkü endişeyi ne kadar çok hissederseniz endişe gelip sizi buluyor. Hayatınızı çekmiş oluyorsunuz aslında bir anlamda. Biz ilk defa yurt dışına çıktığımızda 3,5 aylıktı kızımız. Ve gerçek anlamda korkmadan adım attık. Yanımıza gereken her şeyi alıyoruz diyebilirim. İşte basit ilaçları alıyoruz, ateş ölçerini alıyoruz. Onun için gerekli malzemeleri alıyoruz ve kendimize güvenip yola çıkıyoruz. Çok şükür Rabb'im de bizi yalnız bırakmıyor galiba. Belki ben Mustafa'yı görme engelli olduğu için ondan vazgeçirseydim bu güzelliklerin hiçbiriyle karşılaşamayacaktım, hiçbirini yaşamayacaktım. Ama bazı şeylerde belki gözü kara olmak, belki cesur olmak çok doğru olabiliyor" dedi. (DHA)

Kaynak: DHA