İSTANBUL, (DHA)- OKULLARIN açılmasıyla birlikte birçok ebeveynin ortak derdi olan ‘ayrılık kaygısı’ yeniden gündemde. İstanbul Esenyurt Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölüm Başkanı Öğr. Gör. Zeynep Deniz Seven, sorunun kaynağının evdeki rutinlerde yatan ve çocuğun ‘duygusal deposunu’ dolduramamasıyla ilgili bir bağlanma dinamiği olabileceğini belirtti.
Okulun ilk günleri, hatta ilk haftaları, birçok aile için sancılı bir adaptasyon sürecine sahne oluyor. Bu konuyu, danışmanlık süreçlerinde sıkça gözlemlediği bir dinamiğe dikkat çekerek açıklayan İstanbul Esenyurt Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölüm Başkanı Öğr. Gör. Zeynep Deniz Seven, şunları söyledi:
"Sıkça karşılaştığımız bir senaryoda, çocuk sabahları ebeveynine sevgi gösteren, onu öpen ve ilgi arayan taraf oluyor. Ebeveyn ise bu sevgiyi almaktan keyif duymakla birlikte, kendi yapısı veya alışkanlıkları gereği bu teması başlatan taraf olmakta zorlanabiliyor. Hatta bazen çocuğundan daha fazla sevgi görmek için bu durumu pasif bir şekilde teşvik edebiliyor. İşte bu noktada roller farkında olmadan değişiyor. Çocukları, güne başlarken yanlarında taşıdıkları bir 'duygusal güven deposu' ile hayal edelim. Bu depo, ebeveynlerinden gelen proaktif sevgi, koşulsuz ilgi ve özellikle de sıcak bir fiziksel temasla dolar. Dolu bir depo, onların gün içinde karşılaşacakları zorluklarla (örneğin anneden ayrılmak gibi) başa çıkmaları için gereken en temel yakıttır" dedi.
Seven, şunları ekledi:
"Çocuk, annesini öperek, severek, ondan bir tepki almayı ve bu şekilde kendi boş olan güven deposunu doldurmayı umuyor. Bu döngüde çocuk, annesinden sevgi görebilmek için kendisinin sürekli bir çaba içinde olması gerektiğini öğreniyor. Kısacası, çocuk, annesinin duygusal ihtiyacını karşılayarak kendi ihtiyacını gidermeye çalışan bir role giriyor. İşte bu yüzden okul kapısında ayrılmak onun için dayanılmaz hale geliyor. Çünkü o ana kadar deposunu yeterince dolduramamış, güne hazır hale gelememiştir."
Seven, ailelere şu pratik önerilerde bulundu:
“Sevginin ve Güvenin Kaynağı Siz Olun: Bu en önemli adımdır. Çocuğunuzun sizi sevgiyle "kovalamasına" izin vermek yerine, sevginin koşulsuz kaynağı siz olun. Sabah uyandığında, o size yönelmeden önce siz onun saçını okşayın, yanağına küçücük bir "günaydın" öpücüğü kondurun. Bu küçük, proaktif adımlar, 'Ben buradayım, seni seviyorum ve bu sevgiyi almak için çabalamana gerek yok' mesajını verir.”
“Sözel Güvenceyi Artırın: Sözlerinizle de güven deposunu doldurun. "Senin annen olmak çok güzel," "Yanımda olman beni o kadar mutlu ediyor ki," "Seni çok seviyorum" gibi net ve koşulsuz sevgi cümlelerini gün içinde sık sık kullanın.”
“Vedalaşma Ritüelini Güçlendirin: Okul kapısındaki ritüeliniz, sizin tarafınızdan başlatılan son bir güven aktarımı olmalı. "Şimdi sana kocaman bir güç sarılması yapacağım, bu sarılma bütün gün sana yetecek" diyerek ona sarılın. Bu, kontrolün ve güvenin kaynağının siz olduğunuzu pekiştirir.”
“'Bağlantı Nesnesi' Yaratın: Sizin kokunuzun sindiği bir mendil veya bileğinize taktığınız ipin aynısı gibi bir nesne, sizin proaktif sevginizin ve varlığınızın somut bir sembolü olarak gün boyu ona eşlik edebilir.”
Öğr. Gör. Zeynep Deniz Seven, sözlerini şöyle tamamladı:
"Unutmayın, çocuğunuzun size olan bu yoğun yönelimi, sizinle güvenli bir bağ kurma arzusunun en saf halidir. Bu arzuyu, onun omuzlarına bir sorumluluk yükleyerek değil, sevginin doğal ve koşulsuz akışını siz başlatarak karşıladığınızda, okul kapısındaki gözyaşlarının yerini, dünyayı keşfetmeye hazır, kendine güvenen bir çocuğun adımları alacaktır."